Meşrutiyet Kim Kurdu ?

Ilham

New member
Meşrutiyetin Kuruluşu ve Tarihsel Arka Planı

Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihsel dönüşüm sürecinde en önemli dönüm noktalarından biri, 19. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen Meşrutiyet'in ilanıdır. Meşrutiyet, halkın yönetimde söz sahibi olmasını sağlayan, monarşi ile birlikte bir parlamenter sistemin işlediği bir yönetim biçimi olarak tanımlanabilir. Ancak bu yönetim biçiminin kim tarafından kurulduğu ve nasıl ortaya çıktığı, Osmanlı tarihinin önemli sorularından biridir. Bu makalede, Meşrutiyet’in tarihsel bağlamı, kim tarafından kurulduğu ve bu dönemi şekillendiren etmenler ele alınacaktır.

Meşrutiyetin Tanımı ve Özellikleri

Meşrutiyet, halkın seçtiği temsilciler aracılığıyla yönetime katılımını sağlayan, anayasal monarşinin uygulandığı bir sistemdir. Osmanlı İmparatorluğu'nda ise, Meşrutiyet iki kez ilan edilmiştir: birinci Meşrutiyet 1876'da, ikinci Meşrutiyet ise 1908'de kabul edilmiştir. İlk Meşrutiyet, 23 Aralık 1876'da II. Abdülhamid'in tahttan önceki dönemde ilan edilmiştir. Bu dönemde, Osmanlı İmparatorluğu'nda anayasa kabul edilip bir parlamento kurulmuştur.

İlk Meşrutiyet, anayasal monarşiyi getirmeyi amaçlamış, ancak II. Abdülhamid'in, bu sistemi bir süre sonra iptal etmesiyle sona ermiştir. İkinci Meşrutiyet ise 1908'de, II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesiyle birlikte, yeniden ilan edilmiştir. Bu dönemde, Meşrutiyet sisteminin işleyişi, Osmanlı'da anayasa ve parlamento sistemini yeniden canlandırmıştır.

Meşrutiyet Kim Tarafından Kuruldu?

Meşrutiyetin ilan edilmesinde etkili olan en önemli kişi, Sultan II. Abdülhamid'dir. Ancak bu noktada, Meşrutiyet’in kurucusunun kim olduğunu tartışmak gerekmektedir. Çünkü, Meşrutiyetin doğrudan olarak yalnızca bir kişi tarafından kurulduğunu söylemek yanıltıcı olur. Osmanlı'da Meşrutiyetin kabul edilmesinde etkili olan başlıca unsurlar, dönemin aydınları, Tanzimat dönemi reformistleri ve özellikle de Jön Türkler gibi muhalif gruplardır.

Tanzimat ve Islahat fermanları ile Osmanlı İmparatorluğu, batılılaşma yolunda önemli adımlar atmış ve anayasal bir yönetim anlayışına geçişin temelleri atılmıştır. 1876’da Sultan II. Abdülhamid, anayasa ve meclis sistemini kabul ederek Meşrutiyet’i ilan etmiştir. Ancak bu ilk Meşrutiyet, yalnızca kısa bir süre sonra Sultan II. Abdülhamid tarafından sona erdirilmiştir. Dolayısıyla, meşrutiyetin ilanı, bir monarşi yönetimi ile modernleşme çabalarının birleşimi olarak ortaya çıkmıştır.

Jön Türkler ve İkinci Meşrutiyet

İkinci Meşrutiyet’in ilanında en büyük rolü oynayan grup, Jön Türkler'dir. Jön Türkler, özellikle 1876’daki ilk Meşrutiyet’in kısa sürede sona ermesinin ardından, Osmanlı'da daha kapsamlı bir anayasal düzenin kurulması için mücadele etmişlerdir. Bu grup, farklı ideolojik eğilimlerden gelen bir araya gelmiş aydınlardan oluşuyordu. Aralarındaki temel görüş birliği, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki monarşinin halkın katılımını sağlayacak bir anayasal yapıya dönüştürülmesiydi.

Jön Türkler, II. Abdülhamid'in mutlak monarşisine karşı çıkarak, anayasa ve parlamentonun yeniden işler hale gelmesi için çaba sarf etmişlerdir. 1908’de II. Abdülhamid, Jön Türklerin baskıları ve halk hareketlerinin etkisiyle, İkinci Meşrutiyet’i ilan etmek zorunda kalmıştır. Bu, Meşrutiyetin ilk kez tam anlamıyla halkın talepleri doğrultusunda kabul edilmesidir.

II. Abdülhamid’in Dönemi ve Meşrutiyet

II. Abdülhamid, Meşrutiyet’i kabul ettikten sonra bir süre yönetimini anayasal çerçeveye oturtmuş, ancak kısa süre içinde bu uygulamaları geri almıştır. 1876’da ilan edilen ilk Meşrutiyetin ardından, 1877'de kurulan Meclis-i Mebusan (Osmanlı Parlamentosu), II. Abdülhamid’in denetimi altında çalışmaya başlamıştır. Ancak II. Abdülhamid, bu parlamento ve anayasa sistemini, kendi mutlak yönetimini tehdit edebilecek bir güç olarak görmüş ve 1878’de meclisi kapatarak anayasal düzeni fiilen sona erdirmiştir. II. Abdülhamid'in bu adımı, Osmanlı'daki reform hareketlerinin karşılaştığı ilk büyük engel olmuştur.

Meşrutiyetin Toplumsal ve Siyasi Sonuçları

Meşrutiyetin ilanı, Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli toplumsal ve siyasal değişikliklere yol açmıştır. İlk Meşrutiyet’in kısa süreli bir uygulama olmasına rağmen, toplumsal yapı üzerinde derin izler bırakmıştır. Meşrutiyet’in ilânı ile birlikte, Osmanlı'da anayasa, parlamenter sistem ve halkın siyasi katılımı tartışılmaya başlanmış, ancak uygulamanın tam anlamıyla oturması, ancak İkinci Meşrutiyet ile mümkün olabilmiştir.

1908’de ilan edilen İkinci Meşrutiyet, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin ardından, Osmanlı'da anayasal düzenin yeniden işler hale gelmesini sağlamıştır. Bu dönemde, meclisin güçlenmesi, bazı reformların gerçekleştirilmesi ve halkın yönetime katılımı arttı. Ancak bu dönemin sonunda, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki derin yapısal sorunlar ve siyasi krizler, bu Meşrutiyet sistemini tam olarak sağlam temellere oturtamamıştır. Bu durum, Osmanlı’nın çöküşüne giden sürecin başlangıcını işaret etmiştir.

Sonuç: Meşrutiyetin Kurulmasında Etkili Faktörler ve Figürler

Meşrutiyetin kurucusunu sadece bir kişiyle ilişkilendirmek yanıltıcı olabilir. Osmanlı'da Meşrutiyet’in ilanında etkili olan pek çok faktör ve kişi bulunmaktadır. Tanzimat reformları ve ardından gelen Islahat Fermanları, Osmanlı'da batılılaşma hareketlerini hızlandırmış ve anayasal bir yönetim anlayışını kabul etmeye yönelik adımlar atılmasını sağlamıştır. Bu noktada, Sultan II. Abdülhamid’in erken dönemdeki katkılarına rağmen, Jön Türkler ve diğer aydınların desteği ile Meşrutiyet bir halk hareketi haline gelmiştir.

Sonuç olarak, Meşrutiyetin kurulması, bir grup aydın ve muhalefetin mücadelesiyle gerçekleşmiş, ancak Sultan II. Abdülhamid’in de bu sürecin kilit figürlerinden biri olduğu unutulmamalıdır. Hem ilk hem de ikinci Meşrutiyet, Osmanlı İmparatorluğu’nda yönetim anlayışının evrildiği önemli dönemeçlerden birini oluşturmuş ve Türk siyasetinin şekillenmesinde temel bir mihenk taşı olmuştur.