Ilayda
New member
Kur’an’a Göre “İlah” Nedir? İnsanlığın Kalbindeki Kavramın İzinde
Selam dostlar,
Bazen bir kelimenin ne kadar derin anlamlar taşıdığını fark edemiyoruz. “İlah” mesela… Yüzyıllardır dillerde, dualarda, tartışmalarda yankılanıyor ama her birimizin zihninde farklı bir resim canlandırıyor. Kimine göre “ilah”, sadece Allah demek; kimine göre ise “bağlılık duyulan her şey.” Ben bu yazıda, Kur’an’a göre “ilah” kavramını hem metinlerdeki anlamıyla hem de günlük yaşamlarımızdaki yansımalarıyla konuşmak istiyorum. Çünkü bazen ilah dediğimiz şey, cebimizdeki telefonda, gözümüzdeki hırsta, hatta kalbimizdeki korkuda gizleniyor.
Kur’an’da İlah Kavramının Kökeni
Kur’an’da “ilah” kelimesi, köken olarak “ibadet edilen, yönelinen, sığınılan” anlamına gelir. Arapça “elâhe” fiilinden türetilmiştir; bu fiil “sevgiyle bağlanmak” ya da “korunmak için yönelmek” gibi duygusal ve varoluşsal anlamlar taşır. Yani “ilah”, sadece güç sahibi bir varlık değildir; kalbin yöneldiği, güven bulduğu, huzur aradığı merkezdir.
Kur’an’da en çok tekrar eden ifadelerden biri “Lâ ilâhe illallah” — “Allah’tan başka ilah yoktur.” Bu cümle, sadece teolojik bir ifade değil, insanın özgürleşme çağrısıdır. Çünkü Kur’an’a göre insan, bir “ilah” seçmek zorundadır; ama bu seçim, onu ya özgür kılar ya da köleleştirir.
Nitekim Kur’an, “Onlar arzularını kendilerine ilah edindiler” (Câsiye, 45:23) der. Bu, tarih boyunca en çarpıcı insan eleştirilerinden biridir. Yani “ilah” sadece gökte değil, insanın içindedir de.
Modern Dünyanın Putları: Verilerle Bir Gerçeklik
Birleşmiş Milletler’in 2023 raporuna göre, dünya genelinde insanlar günde ortalama 6 saatten fazla ekran başında geçiriyor. Sosyal medya platformları, yalnızca iletişim araçları değil; birer “yönelme nesnesi” hâline gelmiş durumda. Psikologlar bunu “dijital tapınma davranışı” olarak tanımlıyor. İnsanlar, onaylanma arzusunu, özgüvenini ve hatta anlam arayışını bu platformlarda bulmaya çalışıyor.
Bu tabloyu Kur’an’daki “ilah” kavramıyla yan yana koyduğumuzda, rahatsız edici bir benzerlik çıkıyor ortaya. İnsan, her dönemde bir şeye yönelmiş; kimi zaman Güneş’e, kimi zaman bir krala, kimi zaman bir fikre… Bugün de aynı şey devam ediyor ama daha incelikli biçimlerde. Modern çağın ilahları; “başarı”, “popülerlik”, “para” ve “benlik”tir.
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik İlah Algısı
Erkekler genellikle “ilah” kavramını güç ve otorite ekseninde düşünür. Onlar için ilah, düzen kuran, sistemi yöneten, adalet sağlayan bir merkezdir. Bu yüzden erkeklerin dini yaklaşımları daha çok “kurallara ve sonuçlara” odaklanır. İlah, onlar için bir rehberdir, bir otoritedir, hatta bir stratejik planlayıcıdır.
Kadınların bakış açısı ise daha içsel ve ilişkiseldir. Onlar “ilah”ı çoğu zaman “merhamet”, “yakınlık” ve “bağ” kavramlarıyla algılar. Bu yüzden birçok kadın için ilahi ilişki, “korkudan” çok “sevgiye” dayanır. Kur’an’daki Rahman ve Rahim isimleri, kadınların duygusal dünyasında yankı bulan kavramlardır.
Bu iki yaklaşım birleştiğinde ortaya çok daha derin bir tablo çıkar. İlah, hem düzen koyandır hem de kalbi saran sevgidir; hem kural koyar hem de affeder. Tıpkı insanın kendi içinde taşıdığı akıl ve kalp birlikteliği gibi.
Bir Hikâye: Eski Bir Tüccarın Dönüşü
Bir rivayete göre Mekke’nin eski tüccarlarından biri, gençliğinde her sabah ticaret tanrısına adaklar sunarmış. Zenginlik onun “ilahı” olmuş. Günün birinde bütün mallarını bir kum fırtınasında kaybetmiş ve bir mağaraya sığınmış. Orada, ilk defa hiçbir şeye sahip olmadan kalmış. Yıllar sonra biri ona “Ne kaybettin?” diye sormuş. Adam gülümsemiş: “Bir ilahı kaybettim ama bir gerçeği buldum.”
Kur’an’ın anlattığı “ilahsızlaşma” tam da budur. Sahte tanrıları kaybedip, asıl yönelişi bulmak.
İlah Kavramının Psikolojik Boyutu
Modern psikoloji, insan beyninin “inanç üretme eğilimi” taşıdığını söyler. Bu, Kur’an’ın “İnsan yönelmeden duramaz” tespitiyle örtüşür. İnsan, bir şeye tapınmadan yaşayamaz; sadece tapındığı şey değişir. Kimi statüye tapar, kimi güzelliğe, kimi aşka, kimi paraya…
Kur’an, bu yönelişi farkındalığa dönüştürmeyi önerir. Gerçek “ilah”ı tanımak, insanın kendini tanımasıdır. Çünkü yanlış ilahlara tapmak, yanlış benlikler inşa etmek demektir.
Gerçek Hayattan Bir Yansıma
Bir sosyolojik araştırmada, insanlar “Hayatını en çok neye adadın?” sorusuna çoğunlukla “kariyer”, “ailem” ya da “çocuklarım” cevabını vermiş. Bunların hepsi kıymetli, ama Kur’an’ın öğrettiği ilke şu: hiçbir şey mutlak bağlılık nesnesi olmamalı. Çünkü mutlak bağlılık, yalnızca “ilah”a yöneliktir.
Bir annenin çocuğuna, bir iş insanının hedeflerine duyduğu sevgi; eğer dengeyi aşarsa, “ilahlaşma” riskine girer. Bu, sevgiyi değil; bağımlılığı doğurur. Kur’an’daki ilah kavramı, bu farkı öğretir: “Sev ama esir olma.”
İlah ve Özgürlük Arasındaki İnce Bağ
Kur’an’ın en devrimci mesajlarından biri, “ilah” kavramını özgürlükle ilişkilendirmesidir. “Allah’tan başka ilah yoktur” cümlesi, aynı zamanda “hiçbir şeyin kölesi olma” demektir. Çünkü tek bir merkeze yönelen insan, diğer tüm sahte merkezlerden kurtulur.
Bu yüzden Kur’an’daki tevhid ilkesi, sadece bir inanç sistemi değil; bir özgürlük felsefesidir. Gerçek “ilah”ı tanıyan kişi, başkasının otoritesine boyun eğmez, kendi içindeki putları yıkar.
Forumdaşlara Soru: Bizim İlahlarımız Kim?
Şimdi gelin birlikte düşünelim:
– Günlük hayatımızda fark etmeden “ilah” yerine koyduğumuz şeyler var mı?
– Başarıya, güzelliğe, sevgiye, hatta teknolojiye olan bağlılığımız ne kadar “ibadet” boyutuna ulaşıyor?
– Erkeklerin düzen arayışı, kadınların duygusal yönelişi arasında bir denge kurabiliyor muyuz?
Belki de asıl soru şu: “Kime yöneliyoruz?”
Çünkü Kur’an’ın öğrettiği üzere, yöneldiğin şey kimliğini belirler.
Ve belki de gerçek özgürlük, “tek ilah”a yönelmenin sessiz huzurunda saklıdır.
Selam dostlar,
Bazen bir kelimenin ne kadar derin anlamlar taşıdığını fark edemiyoruz. “İlah” mesela… Yüzyıllardır dillerde, dualarda, tartışmalarda yankılanıyor ama her birimizin zihninde farklı bir resim canlandırıyor. Kimine göre “ilah”, sadece Allah demek; kimine göre ise “bağlılık duyulan her şey.” Ben bu yazıda, Kur’an’a göre “ilah” kavramını hem metinlerdeki anlamıyla hem de günlük yaşamlarımızdaki yansımalarıyla konuşmak istiyorum. Çünkü bazen ilah dediğimiz şey, cebimizdeki telefonda, gözümüzdeki hırsta, hatta kalbimizdeki korkuda gizleniyor.
Kur’an’da İlah Kavramının Kökeni
Kur’an’da “ilah” kelimesi, köken olarak “ibadet edilen, yönelinen, sığınılan” anlamına gelir. Arapça “elâhe” fiilinden türetilmiştir; bu fiil “sevgiyle bağlanmak” ya da “korunmak için yönelmek” gibi duygusal ve varoluşsal anlamlar taşır. Yani “ilah”, sadece güç sahibi bir varlık değildir; kalbin yöneldiği, güven bulduğu, huzur aradığı merkezdir.
Kur’an’da en çok tekrar eden ifadelerden biri “Lâ ilâhe illallah” — “Allah’tan başka ilah yoktur.” Bu cümle, sadece teolojik bir ifade değil, insanın özgürleşme çağrısıdır. Çünkü Kur’an’a göre insan, bir “ilah” seçmek zorundadır; ama bu seçim, onu ya özgür kılar ya da köleleştirir.
Nitekim Kur’an, “Onlar arzularını kendilerine ilah edindiler” (Câsiye, 45:23) der. Bu, tarih boyunca en çarpıcı insan eleştirilerinden biridir. Yani “ilah” sadece gökte değil, insanın içindedir de.
Modern Dünyanın Putları: Verilerle Bir Gerçeklik
Birleşmiş Milletler’in 2023 raporuna göre, dünya genelinde insanlar günde ortalama 6 saatten fazla ekran başında geçiriyor. Sosyal medya platformları, yalnızca iletişim araçları değil; birer “yönelme nesnesi” hâline gelmiş durumda. Psikologlar bunu “dijital tapınma davranışı” olarak tanımlıyor. İnsanlar, onaylanma arzusunu, özgüvenini ve hatta anlam arayışını bu platformlarda bulmaya çalışıyor.
Bu tabloyu Kur’an’daki “ilah” kavramıyla yan yana koyduğumuzda, rahatsız edici bir benzerlik çıkıyor ortaya. İnsan, her dönemde bir şeye yönelmiş; kimi zaman Güneş’e, kimi zaman bir krala, kimi zaman bir fikre… Bugün de aynı şey devam ediyor ama daha incelikli biçimlerde. Modern çağın ilahları; “başarı”, “popülerlik”, “para” ve “benlik”tir.
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik İlah Algısı
Erkekler genellikle “ilah” kavramını güç ve otorite ekseninde düşünür. Onlar için ilah, düzen kuran, sistemi yöneten, adalet sağlayan bir merkezdir. Bu yüzden erkeklerin dini yaklaşımları daha çok “kurallara ve sonuçlara” odaklanır. İlah, onlar için bir rehberdir, bir otoritedir, hatta bir stratejik planlayıcıdır.
Kadınların bakış açısı ise daha içsel ve ilişkiseldir. Onlar “ilah”ı çoğu zaman “merhamet”, “yakınlık” ve “bağ” kavramlarıyla algılar. Bu yüzden birçok kadın için ilahi ilişki, “korkudan” çok “sevgiye” dayanır. Kur’an’daki Rahman ve Rahim isimleri, kadınların duygusal dünyasında yankı bulan kavramlardır.
Bu iki yaklaşım birleştiğinde ortaya çok daha derin bir tablo çıkar. İlah, hem düzen koyandır hem de kalbi saran sevgidir; hem kural koyar hem de affeder. Tıpkı insanın kendi içinde taşıdığı akıl ve kalp birlikteliği gibi.
Bir Hikâye: Eski Bir Tüccarın Dönüşü
Bir rivayete göre Mekke’nin eski tüccarlarından biri, gençliğinde her sabah ticaret tanrısına adaklar sunarmış. Zenginlik onun “ilahı” olmuş. Günün birinde bütün mallarını bir kum fırtınasında kaybetmiş ve bir mağaraya sığınmış. Orada, ilk defa hiçbir şeye sahip olmadan kalmış. Yıllar sonra biri ona “Ne kaybettin?” diye sormuş. Adam gülümsemiş: “Bir ilahı kaybettim ama bir gerçeği buldum.”
Kur’an’ın anlattığı “ilahsızlaşma” tam da budur. Sahte tanrıları kaybedip, asıl yönelişi bulmak.
İlah Kavramının Psikolojik Boyutu
Modern psikoloji, insan beyninin “inanç üretme eğilimi” taşıdığını söyler. Bu, Kur’an’ın “İnsan yönelmeden duramaz” tespitiyle örtüşür. İnsan, bir şeye tapınmadan yaşayamaz; sadece tapındığı şey değişir. Kimi statüye tapar, kimi güzelliğe, kimi aşka, kimi paraya…
Kur’an, bu yönelişi farkındalığa dönüştürmeyi önerir. Gerçek “ilah”ı tanımak, insanın kendini tanımasıdır. Çünkü yanlış ilahlara tapmak, yanlış benlikler inşa etmek demektir.
Gerçek Hayattan Bir Yansıma
Bir sosyolojik araştırmada, insanlar “Hayatını en çok neye adadın?” sorusuna çoğunlukla “kariyer”, “ailem” ya da “çocuklarım” cevabını vermiş. Bunların hepsi kıymetli, ama Kur’an’ın öğrettiği ilke şu: hiçbir şey mutlak bağlılık nesnesi olmamalı. Çünkü mutlak bağlılık, yalnızca “ilah”a yöneliktir.
Bir annenin çocuğuna, bir iş insanının hedeflerine duyduğu sevgi; eğer dengeyi aşarsa, “ilahlaşma” riskine girer. Bu, sevgiyi değil; bağımlılığı doğurur. Kur’an’daki ilah kavramı, bu farkı öğretir: “Sev ama esir olma.”
İlah ve Özgürlük Arasındaki İnce Bağ
Kur’an’ın en devrimci mesajlarından biri, “ilah” kavramını özgürlükle ilişkilendirmesidir. “Allah’tan başka ilah yoktur” cümlesi, aynı zamanda “hiçbir şeyin kölesi olma” demektir. Çünkü tek bir merkeze yönelen insan, diğer tüm sahte merkezlerden kurtulur.
Bu yüzden Kur’an’daki tevhid ilkesi, sadece bir inanç sistemi değil; bir özgürlük felsefesidir. Gerçek “ilah”ı tanıyan kişi, başkasının otoritesine boyun eğmez, kendi içindeki putları yıkar.
Forumdaşlara Soru: Bizim İlahlarımız Kim?
Şimdi gelin birlikte düşünelim:
– Günlük hayatımızda fark etmeden “ilah” yerine koyduğumuz şeyler var mı?
– Başarıya, güzelliğe, sevgiye, hatta teknolojiye olan bağlılığımız ne kadar “ibadet” boyutuna ulaşıyor?
– Erkeklerin düzen arayışı, kadınların duygusal yönelişi arasında bir denge kurabiliyor muyuz?
Belki de asıl soru şu: “Kime yöneliyoruz?”
Çünkü Kur’an’ın öğrettiği üzere, yöneldiğin şey kimliğini belirler.
Ve belki de gerçek özgürlük, “tek ilah”a yönelmenin sessiz huzurunda saklıdır.